Özgürlük anlayışı ve Ankara Atatürk Bulvarı

Seneler öncesinden bir konuşma geldi aklıma;
-"Bu ne böyle Ankara'nın en büyük bulvarlarından Atatürk bulvarının her iki yanı demir çitlerle kapalı. Neden şehirlerimiz hala böyle kısıtlamalı?"
-...
 
O zamanlar bu soruya herhangi bir cevap vermemiştim, zaman içerisinde Belediye Başkanı hala aynı olmasına rağmen, bu çitler Atatürk bulvarının hem yan kısımlarından hem de orta alandan kaldırıldı. Çok daha ferah bi görünüme mi sahip oldu derseniz, eh işte. Güya Ankara prangalarından kurtuldu gibi görünüyor, demir zincir çitlerden kurtuldu!
 
Peki bu demir çitler neymiş, ne işe yararmış? Bunu hergün bu bulvardan arabayla geçerken bizzat yaşayarak görüyorum. Bulvar boyunca insanlar köprü ve yaya yolunu kullanmak yerine trafiğin akışını kendilerince sezerek boş buldukları her an yola atlayarak karşıdan karşıya geçmeye çalışmaktalar. Bu da trafiğin olur olmaz yerlerde aniden yavaşlamasına veya sürücülerin ve yayaların tedirgin olmasına neden oluyor.
 
Bu demir çitler aslında insanlara nereden geçerlerse trafiği aksatmayacaklarını, nereden geçerlerse daha rahat geçeceklerini gösteriyormuş meğer(!), bizim insanımız yoldan koşa koşa geçmenin konforsuzluğunu ve tehlikesini anlaması için ya bulvarın ortasında çakmağını veya cüzdanını düşürmesi gerek sanırım, ya da geçen arabanın kornaya asılması... Gerçi bunlar olsa o vatandaş savurur bi küfür yola veya kornaya, sonra koşmaya devam...
 
Biz neden avrupa birlğine giremiyoruz veya neden medeniyet kalitemiz yükselmiyor diye düşündüğümüz zaman şunu görüyorum ki bizim ülke insanının büyük çoğunluğu hala kendi konforunu, kendi güvenliğini ve kendi yaşam kalitesini koruma ve geliştirme derdinde değil. Çoğu "kurallar çiğnenmek içindir" mantığında veya kurallardan ve kuralların koyuluş amacından bihaber.
 
Bu durum insanlarımızda ki özgürlük anlayışının ne kadar sığ olduğunu ve kuralların aslında insan ve toplum yaşamının düzenleyicileri olarak hem insan hem toplum huzurunu sağlamaya yönelik olduğunun farkındalığının azlığını ortaya koymaktadır.
 

Fifa 15 - İnceleme Yorumlarım

fifa 15 feel the game oyun tanıtım
Pc ve oyun konsollarında futbol oyunu meraklılarının kesinlikle oynadığı oyunlardan biridir bu Fifa, hatta bu tür oyunları hiç sevmeyenlerin bile adını bildiği bir oyundur. Neden mi çünkü gerçekten çok popüler, popülerliği de boş değil gerçekten kendini özellikle son bir kaç yılda çok geliştirdi. Şimdi hangi açılardan nasıl gelişmeler yaşanmış, daha doğrusu ben bu oyunu oynarken hangi gelişmeleri farketmişim bunları anlatacağım.


Bir kaç sene önce EA Sports Fifa oyunları için oyun motoru tasarımcılarını kendi şirketlerine almıştı. Bu kişiler ciddi profesyonelce çalışarak adım adım oyunu geliştirip futbol oynayan insanların, topun, sahanın hareketlere nasıl tepkiler vereceğini detaylandırma işlemlerini süreç içerisinde geliştirmekteler. 

Oyunda gördüğümüz yeniliklerden ilki oyuncu motorlarıydı, bu halen geliştirilme aşamasında olmasına rağmen oyuncuya gelen pası karşılaması, ayağındaki topu çok ters bir noktaya pas atmasını istediğimizde topun çok kötü çok hızlı veya çok yavaş gitmesi, topu sürerken ani dönüşlerde yavaşlama veya top ters ayakta iken pas orta veya şut atarken topun dağlara taşlara gitmesi oyuncuların bireysel özelliklerine göre çalım atabilme kapasitelerinin farklı olması, bir oyuncu ile koşarak gitme gibi saçmalıklarının olmamasının yanında, Cristiano Ronaldo ve Lionel Messi gibi gerçek hayatta da çok hızlı, top ayağına yapışan ve iyi çalım atan özellikli oyunculardan da top çalmanın bir hayli zor olması oyunun gerçekçiliğinin arttığını gösteren hususlar olarak göze çarpıyor.

Fifa 15 in sloganı olan "Feel The Game" (Türkçesi: "Oyunu Hisset") ise oyuna bu sene yeni eklenen duygu motorunu bize fısıldıyor. Oyunu oynarken bunu daha iyi anlıyorsunuz, takımınız maça erken bir golle başlarsa karşı takımın gardının düşmesini, sizin futbolcuların daha isabetli pas ve şut attığını görebiliyorsunuz. Geride olan takımın tam saha pres ile durumu tersine çevirmeye çalışmasını, eğer bunda başarılı olur da durumu beraberliğe taşırsa o zaman moral motivasyon artısının karşı takımda olduğunu, sizin takımın biraz düşüp oyunun kontrolünün karşı takıma geçtiğini hissediyorsunuz. 

Herhangi bir maçta 2den fazla fark olması durumunda ise maçın iyice koptuğunu, karşı takım oyuncularının "bitse de gitsek" hislerini yaşıyorsunuz. Dişe diş geçen mücadelelerde son dakikalardaki hırsı, ataklarda ki motivasyonu ise sanki siz de sahadaymışsınız gibi yaşatan bu yeni duygu motoru başarılı olmuşa benziyor. 

Oyunun şuan için eksik tarafları yok mu, tabi ki var ama bu şekilde her sene yeni çıkartılan oyunda biraz daha ciddi gelişmeler görmek güzel. Oyunun içinde ki menülerde ki yenilikleri özellikle Ultımate Team ile ilgili detayları ve izlenimlerimi ilerleyen zamanda paylaşacağım.

Agatha Christie'den 4 kitap

on küçük zenci, bağdata geldiler, cinayetler kulübü, esrarengiz sanık
Agatha Christie, cinayet romanlarının unutulmayacak yazarlarının başında gelir, üslubundaki sadelik ve cinayetleri çok fazla tasvir edip öne çıkarmak yerine olaylarda ki ince ayrıntılarla ve zeka oyunları ile okuyucuyu eğlendiren ve meraklandıran kitaplar yazmıştır kendisi. 
İlk okuduğum kitabı "Bağdata Geldiler" başlangıcından bir roman havası izlenimiyle çok hızlı aksiyonla başlamaması benim gibi bir Polisiye-Gerilim-Aksiyon kitapları seven biri pek açmamasına rağmen kitabın ilerleyişi ve sonu idare eder bir havada sonlandı.


Ardından iki kitabını daha alarak bu ünlü yazar hakkında daha detaylı fikir sahibi olmak istedim. Okudum bu iki kitap "Cinayetler Kulübü" ve "Esrarengiz Sanık" kitapları ilk okuduğum romana göre daha sürükleyici, içinde biraz daha gizem barındırması ve okuyucuyu kitap kahramanları ile birlikte olaylar hakkında fikir yürütmeye sevk edici tarzı ile biraz daha beğenimi almışlardı.

En yakın zamanda aldığım "On Küçük Zenci" kitabı ise ilk kitapta edindiğim düz roman havasını ve belki de yazarın kitaplarına karşı hissetmeye başladığım biraz sıkıcılık hislerini tamamıyla ortadan kaldırmıştır. Kitabın ilk sayfasından bitene kadar tam anlamıyla macera, merak ve biraz da gerilim dolu olması, kitabın bölümleri arasında çeşitli tahminlerde bulunmanız fakat sonuçlardan emin olamamanız, kitabı bir çırpıda okumanızı sağlıyor. Yeni kitaplarını alma konusunda kesinlikle insanı teşvik eden bir kitaptır bu kesinlikle.

Eğer serüveni az, koşuşturması olmayan, fakat zeka oyunları ile sizi düşündüren, tahminler yürütmenizi ve olaylardaki seçenekleri değerlendirmenizi sağlayacak, çok fazla korku gerilim ögeleri olmayan ve cinayet tasvirlerinden midenizi bulandırmayacak polisiye roman arıyorsanız, Agatha Christie kitaplarından biri seçerek başlayabilirsiniz.

İyi Eğlenceler :)

Akvaryum Halleri - 2

Akvaryumu tropikal balıklar ve bitkili yapmak isterken dikkat edilmesi gereken şeyleri her geçen gün öğreniyorum. Mesela bitkilerin iyi oldukları bölgelerde tutmak, pek bölgelerini değiştirmemek çok önemli, bunun yanında ışığın yaydığı ışık derecesi ve ışığın gün içerisinde açık kaldığı süre ve saati bile önemliymiş. Bunların hepsini maalesef amazon bitkilerinin yapraklarının azalıp sararması sonucu öğrenmek zorunda kaldım. ama yeni yapraklar çıkmaya başladığı için eski günlerine döneceğine inanıyorum :) Akvaryuma yeni eklediğim anubiasların da 5 yeni yaprak açması su içerisindeki minerallerin yeterli olduğunun bir göstergesi. Uzun sürede büyüyen bir cins olan anubiaslar, sert yapraklı ve dayanıklı bitkilerdendir. Görsel açıdan da akvaryuma güzel bir hava kattıkları için tercih ettiğim bitkilerin dayanıklı ve balıklar tarafından da sevilmesi benim için önemli.

Akvaryumumdaki bir diğer gelişme ise cüce vatozlar için aldığım yeni yuvaları, akvaryumda genelde gölge alanlarda durmayı seven vatoz cinsi balıklar için mağara tipi aksesuarları almaya çalışıyorum, geçenlerde okuduğum bir yazı sonrası yandaki resimde en sağ köşede göreceğiniz çömlekten yapılmış minik vazoyu aldım. Tek açıklığı olan bir vazo ve ağzının küçük olması, cüce vatoz balıklarının kendilerini güvende hissedecekleri, bu alanı yuva olarak belirleyerek içerisine başka balığın girmesine izin vermediklerini öğrendim. Doğal ortamlarından uzaklaştırdığımız balıklara, kendilerini güvende hissedecekleri ve sağlıklı yaşam koşulları sağlamak biz akvaryum sevenlerin yapması gereken şeyler olmalı diye düşünmekteyim. Bu arada geçen yazıda paylaştığım moli yavruları büyüyerek artık erişkin boya ulaştılar. Renkleri ise tam beyaz, tam siyah, sarı üzerine siyah ve beyaz noktalar olmak şeklinde bütün moli kardeşler birbirinden farklı renkteler :)

Web site cookie 'leri ve hurriyet.com.tr ile hurpass.com un arsızlığı

Belli bir süre önce internetten gazetesinin köşe yazılarının okunması için üyelik ile giriş yapma zorunluluğu getiren hürriyet gazetesinin bu uygulamadan nasıl etkilendiğini kendileri bilir fakat, ben kişisel olarak bu uygulamayı kişisel hak ve özgürlükler adına yanlış bularak o gün bu gün adı geçen gazetenin sayfasına girmem.
Geçen gün aynı grubun farklı bir gazetesindeki haberleri okurken birden sayfanın üst kısmında adımın yazdığını görünce çok şaşırdım. hayırdır diyerek o kısma mouse u götürdüm ve şaşkınlık yaşadım! Çünkü benim herhangi bir kaydım olmamasına ve haberi okumadan önce herhangi bir siteye giriş yapmamama rağmen, sayfanın üst kısmında benim adım yazmaktaydı. Tabi ki hemen ordan çıkış yaptım ve ne haberi okuyasım kaldı, ne de bu haber sitesini ziyaret edesim. Ve ayrıca bu üyelikle ilgili üyeliğimin benden habersiz açılmış olmasından dolayı üyeliğimi silmek için sistemlerini ziyaret ettiğimde üyelik silinemediği sadece dondurulabileceği bilgisini gördüm. Hürriyet.com.tr ne yapmaya çalışıyorsun sen.

Sonra bu olayın nasıl olabileceğini düşünürken, kullandığım browserda o anda facebook hesabımın açık olduğunu gördüm. Ve bu siteler facebook hesabı ile giriş yapabilirsin hem de daha kolay diye reklam yapıyormuş. Meğer bu sitelerin sistemine girişte facebook hesabı olanlara kolaylık sağlamalarının sebebi, aslında sitelerine üye olmayan fakat facebook hesabı olan ve o an açık olan kişilerin hangi haberleri okuduğuna, gündemdeki hangi başlıklara dikkat ettiğine dair bir kayıt oluşturabilmek.

Facebook un da bir süredir uyguladığı akıllı reklam sistemleri sizin internette gezdiğiniz tüm sitelerin bilgisini alarak size beğeni ve o dönemde aradığınız şeylere uygun reklamlar çıkartıyor. İyi işte ne güzel aradığımız konular ile ilgili site veya reklamları direk önümüze çıkarıyor diye düşünülebilecek bu sistemin sizin internetteki tüm aktivitenizi kayıt altında tutması ve bu kayıtları sizi yönlendirebilmek için reklamlarla kullanması da mümkün. Ve bunların hepsi de bana Big Brother - Büyük Birader - 1984 - George Orwell ı hatırlatıyor. Bu konuda bir önbilgi için bu yazıma bakabilirsiniz; 1984 George Orwell

Peki tüm bunlar konusunda bir çözüm var mı derseniz, browserınız cookie kayıtlarını engellemesini veya browser kapandığında tüm cookie lerin silinmesini komutlayabilirsiniz. Bu konuyla ilgili detaylı yazımı da yakında paylaşacağım.

BİZ - Yevgeni Zamyatin

we yevgeniy ivanoviç zamyatin
BİZ - Distopya türündeki ( 1984 ve Cesur Yeni Dünya ) kitapları okuduktan sonra bu kitaplardan çok daha önce yazılmış ve bu kitaplara esin kaynağı olmuş, hatta birine klavuzluk etmiş ve çok benzerinin yazılmasını sağlamış bir kitaptır. 1920'de kendi dilinde yazılmış olan kitap dönemin yasaklamaları ve baskıları sonucu kendi ülkesi olan Rusya'da basımına izin verilmediği için 1923'te Çekçe olarak basılmış, 1924'te ingilizce çevirisi yapılmış ve Türkçe çevirisi ve basımı 1988 yılında yapılmış. 

Yazar tek bir güzel ütopya olacağı inancında olanları kızdırmıştır çünkü yazara göre son devrim yoktur. Bir sistemin ebediyen mükemmel kalması gibi bir durumu kabul edemez yazar. Her sistemin kendi içerisinde zamanla oluşan aksaklıklara veya çağın gereksinimlerine göre yeni düzenlemeler yapması gerektiğini belirtmiştir. Her sistem bir devinim içinde zamana ve gereksinimlere uygun gelişmeleri yapmak zorunda olduğu açıktır.

Yazarın kitabı yazdığı dönemde "Stalin" olmamasına rağmen "Totaliter" rejimlerin yaratacağı olumsuzluğu görebilmiş ve kitap, "Tek Devlet" anlayışının ve toplumu bireyden bağımsızmışcasına tek olarak görmenin ve toplumda "BİZ"ci anlayışı egemen kılmanın, kişisel "BEN"likleri mahvedeceğini, özgür düşünmeyi ve bireysel istek ve hareketleri kısıtlayacağını ve kişisel düşünceyi mahvederek insanları tektipleştirip, robotlaştıracak ve tek menfaat olarak "Toplum-Biz" in ve "Tek Devlet" in devamı olarak gören, toplumun ve devletin devamı için belki de daha faydalı ve çok daha kolay gelişim sağlayabilecek farklı fikir, düşünce ve hareketlerin zararlı olduğunu ve demokrasinin ve bireyselliğin ve özgür düşüncenin imha edilmesi gerektiğini düşünen totaliter sisteme karşı bir başkaldırı kitabıdır. 

İnsanların demokratik seçim hakları olmayan, aykırı ses çıkaranın yok edildiği, farklı düşünmenin veya kendisine göre daha keyiflice vakit geçirecek hareketlerin tamamen kısıtlandığı bütün totaliter rejimleri eleştiri kitabıdır. Ve tabi ki bu yüzden de dönemin Rusyasında ve sonrasındaki zamanlarda totaliter rejimlere giren diğer avrupa ülkelerinde yasaklanmıştır. Sosyalistlerin asla sevmediği ve nefretle eleştirdikleri bir eser olan 1984 kitabına da esin kaynağı olmuş, hatta 1984ün ana çatısı bu kitaptan alınmıştır.

Yazar totaliter rejimin olumsuzluklarını ve sonlu ütopyacılığın yanlışlığını kendine özgün edebi roman dili, sade ve etkili betimlemeriyle anlatmıştır. Demokrasinin ve "Toplum ile Bireyin hak ve kazanımlarının dengelenerek kurulmuş" sistemlerin önemini ve güzelliğini anlamamızı sağlayan etkileyici ve güzel bir kitap.


Trafik Saçmalıkları - 1 (video içerir)

Trafik de her gün yaşadığımız bir çok saçma hareketin içinde en akıl dışı, düşüncesizlik içinde yapılan hareketleri sizlerle paylaşmak istedim. Belki birileri okur, belki anlamadan yaptığı hareketin nasıl yorumlandığını okuyarak bir nebze olsun hareketlerinde düzeltmeye gider.

Bu saçmalıklardan biri, trafik ışıklarında kırmızı yandığında duranlarla ilgili. Kırmızı ışıkta durmak saçmalık mı demeyin, tabi ki kırmızı da duracağız. Burada bahsedeceğim saçmalık, kırmızı ışıkta trafik ışığının 20cm ilerisinde duran ve ışığın yeşile döndüğünü göremediği için beklemeye devam edenler. Yahu madem duracaksın, durman gereken yer olan ışığın arkasında dur. Yayaların geçişini de engelleme, yeşil ışık yandığında bekleyerek arkandaki trafiği de baltalama.

Yapılan bu hareketin trafiği 3-5 sn. bekletmesini veya karşından karşıya geçen yayaların yarım metre ileriden geçmelerini çok önemli görmeyen arkadaşlar şunu kaçırıyorsunuz; bu bir düşüncesizlik, kendinden başkalarını umursamama, ve kurallara uymayarak toplum düzenini aksatmaktadır. Evet bu hareketler bir cezai işleme  tabi değildir, olmayacak kadar da küçüktür belki ama genel olarak daha disiplinli ve daha düzgün hareket etmek bu kadar zor mu, sadece bunu düşünmek yeterli bence.

Bu düşüncesiz , saygısız veya kural tanımayan insanlara yönelik hazırlanmış video da buradaymış, buyrun ;


Futbol Oyunları Hatıralarımız - Fifa vs. PES

Bilgisayarda futbol oyunu olarak ilk olarak Fifa 96 ile tanışmıştım. Atari oyunlarından farkı klavyede oynanmasıydı o zamanlar, bir de futbolcuları çaprazdan 3boyutlu görmemizdi. Atari oyunlarından bi görüntüyle eskileri anmak istedim. Hatırlayanlar vardır eminim.
ea sportsFifa 96 oynadığımız dönemleri hatırlamak için de bu fotoyu seçtim. O zamanlarda bilgisayara takılan gamepadlerimiz yoktu klavyeden iki kişi oynamak için klavyenin iki ayrı ucunda kendimize göre tuşlar seçmiştik. Görüntüler şuan ne kadar kare kare görünse de o zaman oynarken epey eğlenmiştik.
 
ea sportsOyunu daha üç boyutlu ve görsel olarak oynayabildiğimiz zaman 1998 senesiydi. Fifa 98'i de büyük bir zevkle oynamıştık. Ardından bir kaç sene daha EA Sports ürünleri almıştık fakat oyun içerisinde hile yazılarak topun stadyum kadar büyüdüğü ve sahaya uzaylıların indiği versiyonlarını gördükten sonra bu seriden epey soğumuştum.

Playstation platformunda tanıştığım Winning Eleven ve ardından gelen ve PC lerde de uzun yıllar oynadığımız Pro Evoluation Soccer yani PES. Oyun motorundaki farklılıklar, çalım ve şut atmada ki estetik görünümleri ile uzun yıllar kendisine sadık bir kullanıcı kitlesi oluşturmuştu. Ama bir kaç yıldır deneyimlediğimiz durum şudur ki PES de duraklama dönemine girmiş ve ciddi bir atılım bekliyoruz.
Zaman ilerledikçe Fifa yeniledi kendini, özellikle de Playstation platformundan gelen ciddi rakipleri gördükten ve hatta bir süreliğine de olsa futbol oyunu sektöründeki liderliğini kaybetmesinden sonra daha ciddi atılımlar içine girdi. Oyun motorunda yaptığı köklü değişikliklerle ben burdayım ve liderim dedi. Tabi ki bu sektörde liderliği korumak için her yıl yeni özellikler ekleyerek devam etmeli bütün oyun üreticileri. EA sports Fifa serisinde bir kaç senedir düzenli gelişim göstermekte ve gittikçe oyun daha eğlenceli daha zengin bir hal almakta.

feel the game

"Web siteniz olsun" reklamları ve Hosting hizmetleri

Özellikle yeni Türk Ticaret Yasasında şirketlerin web sitesi sahibi olması hususuna değinildiğinden beri, bir çok web sitesinde sıkça karşılaştığımız "Sizin bir web siteniz yok mu?" , "10 dakikada hızlı web site" , "Artık web sitenizin olması çok kolay" , "100tl ye web sitesi" gibi saçma sapan sloganlarla avlanmaya çalışan kişileri görüyorum. Bir çoğunun sitesine girip baktığınızda herhangi bir şirket bilgisine bile rastlanmaz çünkü çoğu "freelance" çalışan ve "web'den anlayan" gençlerdir.

Gençlerin yeni piyasa dinamiklerine göre "freelance" çalışmaları yanlış, hayır tam aksine çok güzel bir şey. Fakat burda yanlış olan şey reklamlardaki kandırmacaların, yaptıkları iş kadar amatör olmamasında. Bir çoğu hazır temalar kullanılarak ve hiçbir düzeltme değiştirme işlemi yapılmadan yapılacak sitelerdir. Neden mi? Çünkü emek harcanarak yapılacak site 10 dakikada bitmez. Bırakın web sitesini bu kadar sürede yapmayı, web sitesinin altyapısının başlangıcı olan Domain ve Hosting i ayarlamak bile bu süre içerisinde imkansızdır. Ve bir imkansız olan kısım da fiyatların bu seviyelerde olmasıdır.

Kabaca fiyatlardan bahsetmek gerekirse Web site ismi (Domain) ücretleri ortalama 10$ civarında, hosting ise yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı olmak üzere ciddi değişkenlikler göstermekle birlikte ortalama 50-150 tl arasında. Bunlar en temelde bir web sitesi için gerekli olan işlemler ve verilmesi gereken ücretlerdir.

Gelelim bizim "freelance" çalışan gençlere, veya bunu şirket bünyesinde yapan kişilere. Bunların belirttiği fiyatlarda bu işler olmaz mı, dediğim gibi en düşük seviyelerde bir hosting ve hiç çaba harcanmadan "sürümden kazanma" gibi saçma bir mantıkla çalışırsa yapılır mı yapılır da, yaptırırsanız nelerle karşılaşabileceğinize ait birkaç örnek vermek istiyorum.

Sıkıntı 1: domain'in alındığı şirkete göre değişkenlik gösteren anlaşmalar olabiliyor. Kurumsal köklü firmalarda fiyatlar sabit veya orantılı zamlarla ilerlerken, bazı şirketlerin politikaları müşteriyi önce kendi bünyesine çekmek ve sonradan para kazanmak oluyor. İlk sene için sizden domain parası 0.99$ alan bu şirket, sizin hiç okumadığınız sözleşme ile, ilk yılın bitiminden itibaren domain uzatma bedeli olarak sizden 20-30$ istiyor. Siz bu faturayla karşılaştığınızda malesef "freelance" arkadaşın size vereceği cevap "domain hizmeti alınan şirketle alakalı bir durum, yapabileceğim birşey yok" olur, bu da en kibar haliyle!

Sıkıntı 2: hosting sağlayıcınız özelliklerini bilmezseniz her ay başınız ağırabilir. Sebebi de aylık trafik miktarı sınırlamasıdır (yurtdışında "monthly bandwidth" olarak geçer). Bunun size ne kadar olduğunu muhtemelen söylemezler, bunun Türkiyede genel itibarıyla bir kaç GB ile sınırlıdır. Web sitenizin içeriğinin genişliği ve aylık veya anlık trafik miktarınız ile alakalı olarak harcayacağınız bu sınırlama web sitenizin hostingi üzerinden kullandığınız mail adresinizin kotasıyla, mail alıp verme yoğunluğunuzla da dolmaktadır. Peki aylık trafik limitini dolarsa ne olur? İki seçenek vardır, birincisi web sitenizin ve mailinizin tafik akışı durur yani siteniz ay sonuna kadar kapalı kalır, ikinci seçenek ise bazı hosting firmalarının uyguladığı yöntem olan limiti aştığınızdan sonraki kullanım miktarı için sizden ekstra ücret talep ederler. Bu sıkıntı ile "freelance" arkadaşa ulaştığınızda da alacağınız cevap pek farklı olmayacaktır.

Bu gibi sıkıntılar yaşamamak için, ya güvendiğiniz bir "freelance" web tasarımcısı ile çalışmanız, ya da kendilerini kurumsal göstermekten öte gerçekten kurumsal olarak senelerdir piyasada varolan ciddi şirketlerle çalışmanızdır.